
Nis 9, 2014
ALLAH’IN VARLIĞI BİLİMSEL OLARAK YA DA AKIL YOLUYLA ISPAT EDİLEBİLİR Mİ? Hayır, edilemez. Başta bilimsel metodlar olmak üzere hiçbir rasyonel argüman ALLAH’ın varlığını ispat etmez, O’nun (Şanı En Yüce) varlığına işaret ederler. Bu ikisi birbirinden farklı şeylerdir. Bu noktada hikmetin gerektirdiği durum, Bediüzzaman’ın ifadesiyle “akla kapı açmak fakat iradeyi elden almamaktır.” Yani insan, ALLAH’ın varlığının akla uygun olduğunu görmeli fakat iradesi elinden alınmışçasına, ister istemez ALLAH’ın varlığına inanmak zorunda kalmamalıdır. Kalmamalıdır ki başka hikmetlerin yanısıra, dünyanın bir sınav meydanı olabilmesinin bir anlamı bulunsun. Bu ise, ALLAH’ın varlığının ispat edilememesini gerektirir. Ayrıca belirtelim ki, bilim ALLAH’ın yokluğunu da ispat etmez. Onun yaptığı sadece ALLAH’ın varlığı argümanının akla uygun olduğunu söylemekten ibarettir. Dolayısıyla bu soruya verilecek temel cevap, ALLAH’ın ispat olunabilir değil ancak hissedilebilir bir gerçeklik olduğudur. Hissetme için ise bilimsel metodlardan çok daha fazlasına ihtiyaç vardır. İnsanı oluşturan maddi ve manevi parçaların bütününü içeren çok daha geniş bir argümanlar yumağına… Fakat biz burada onlara girmeyip, ALLAH’ın varlığını bilimsel olarak ispat edilemez kılan nedenlerin detaylarına bakalım: 1- “Akıl bu konuları şanına yaraşır şekilde incelemekten acizdir. Nitekim şöyle demişlerdir: İnsanların aklı ve bilgisi sınırlıdır. Yüce ALLAH ise sonsuzdur. Sonlu olanın sonsuz olana ulaşması ise imkansızdır.” (FAHRÜDDİN RAZİ, Tefsir-i Kebir, 1, 157) 2- “Sınırlı olan akıl, sınırsız olanın Zatını kapsayıp kuşatamaz. Akıl kuşatamadığını -dolayısıyla sınırlayamadığını- kavrayamaz. Kavraması için mutlaka sınırlaması gerekir. Her ne ki sınırlıdır, o ALLAH olamaz. Bu yüzden de “Her ne ki aklına geliyor, o ALLAH değildir” demişlerdir.” (İSLAMOĞLU, ALLAH, 31) 3- “Biz, Tanrı’nın varlığı ile ilgili nihai yargının ‘bilimsel’ bir yargı olamayacağını düşünüyoruz. Zira Tanrı’nın varlığı, ne bir ‘bilimsel hipotez’ ne de bir ‘bilimsel teori’dir.” (USLU, Tanrı ve…, 187) 4- “ALLAH’ın dünya hayatı şartları içinde insan tarafından duyularla algılanamayacağı, ahirette ise bu algının gerçekleşeceği konusunda İslam bilginleri -bazı görüş ayrılıkları bir yana- fikir birliği içindedirler. İbn Melka’nın da belirttiği gibi yüksek derecede bir varoluş gözün idrakine engel teşkil eder; göz önce zayıf ışıkları, alıştıkça daha kuvvetlisini görebilir. Bunun gibi dünya hayatında yüce Yaratıcının varlığını gösteren işaret taşlarını görebilen gözler, ahirette O’nu doğrudan algılayabileceklerdir. Yüce ALLAH’ın Zatı duyularla algılanamayacağına göre O’nun varlığını herkesin kabul etmeye mecbur kalacağı tarzda ispatlamanın mümkün olmadığını söyleyebiliriz. Aslında beş duyunun sağladığı bilgiler dışında bir bilgi ve gerçeklik alanının bulunmadığını ileri süren pozitivistler...