Nis 9, 2014
ABDULLAH BİN MESUD (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 653; Sahabi, ilk dönem müfessir, muhaddis ve fâkih)
* ALLAH’tan başkasına ihtiyaç göstermeyen kimseye, herkes muhtaç olur. ALLAH’ın kendisine verdiği ilim ile amel eden kimsenin ilmine de herkes muhtaç olur.
ABDULLAH HARRAZ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 922; Mutasavvıf)
* Kulluğun en güzeli, kulun ALLAH’ü Teâlâ’nın verdiği nimetler karşısında, şükürden aciz olduğunu bilmesidir.
ABDULLAH ŞİRANİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. ?)
* Arif, ALLAH’a, halka uyarak tapmaz; Arif, ALLAH’a, Hakk’a, uyarak tapar.
ABDULLAH-I ENSARİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1005 – Ö. 1088; Mutasavvıf)
*ALLAH’u Teala, cahili kendine dost edinmez.
ABDÜLHAKİM ARVASİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D.1860 – Ö.1943; İslam âlimi ve mutasavvıf.)
* ALLAH sırrını eminine verir, bilen söylemez, söyleyen bilmez.
* ALLAH’a malik olan neden mahrumdur, ALLAH’tan mahrum olan neye malik?
ABDÜLKADİR GEYLANİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1077 – Ö. 1166; İslam alimi, mutasavvıf, Kadiri Tarikatı’nın kurucusu.)
* İsyanınız nefsinize, itaatiniz Rabbinize olsun.
*Kârı ve zararı ALLAH’tan bilmeyen O’na kulluk edemez. Herhangi bir şeyi kimden görmekte isen onun kulusundur. ALLAH’tan görürsen O’nun kulu olursun.
*Kim ki kendisinde ALLAH’ın hükmüne rıza gösterme duygusunun meydana gelmesini dilerse, ölümü hatırlamaya devam etsin.
• Eğer ömrünü hak yolda kendini en iyi şekilde yetiştirmekle tüketirsen, İzzet ve Celal sahibi ALLAH da hiç yıkılmayacak bir binayı senin için yapar.
• Bütün insanlar seni kendi menfaati için ister. ALLAH ise seni senin menfaatin için ister.
• Hakk’ı bulursan eşyayı O’ndan görürsün. Ne düşmanın kalır, ne üzerinde hakkın olan biri.
• ALLAH’ı bilen kimsenin O’na karşı iradesi kalmaz.
• ALLAH’a ancak O’ndan başka her şeyi terk eden kimseler yaklaşabilir.
• Eğer O’nu bilseydiniz; başkasını inkâr eder, sonra da O’nun gayrisini O’nun vasıtasıyla bilirdiniz.
• ALLAH’ı arayan O’nu bulur.
• Belalar kula Cenab-ı Hakk’ın kapısını çalmayı öğretir.
• Derdi de yaratan O’dur; devayı da. O, Kendisini öğretmek için belaya müptela kılar. Böylece hem bela verebileceğini, hem de bunu kaldırabileceğini gösterir.
• Rabbinizin kereminden dileyin, icabet etse de etmese de O’ndan isteyin. Çünkü O’ndan istemek ibadettir.
• O’nu tanısaydınız, O’nun önünde dilleriniz lal kesilirdi; kalpleriniz ve diğer uzuvlarınız her hâlinde edepli olurdu.
• ALLAH’ın takdirini O’nun aleyhine delil yapmayın; çalışın, çabalayın.
• Âdemoğlunun başına gelen her türlü bela, Rabbinden şikâyet etmesi yüzündendir.
• Her şeyde O’nun isimlerinden bir isim mevcuttur; her şeyin ismi, O’nun ismindendir.
• ALLAH’ü Teâlâ’dan dünya ve ahiretin hayırlarını iste. Sakın; “Ben istiyorum. Fakat ALLAH’ü Teâlâ vermiyor, ben de bundan sonra istemeyeceğim.” deme. Duaya devam et. Eğer istediğin şey ezelde senin için takdir edilmiş ise, ALLAH’ü Teâlâ’dan istedikten sonra, ALLAH’ü Teâlâ onu sana gönderir. Eğer istediğin o rızık ezelde senin için takdir edilmemiş ise, ALLAH’ü Teâlâ seni o şeye muhtaç kılmaz ve Kendinden gelenlere rıza gösterme nimetini ihsan eder. Eğer ALLAH’ü Teâlâ senin için fakirlik ve hastalık dilemiş ise, sen de ALLAH’ü Teâlâ’ya fakirlikten ve hastalıktan kurtulman için yalvarırsın. O zaman ALLAH’ü Teâlâ sana razı ve memnun olacağın bir hal verir. Eğer, ezelde borçlu olmak takdir edilmişse ve sen de borçtan kurtulmak için dua edersen, ALLAH’ü Teâlâ alacaklıyı sana kötü muamele etme halinden vazgeçirir. Hatta borcundan azaltma veya hepsini bağışlama haline çevirir. Eğer dünyada borçlu halden kurtarmazsa buna karşılık sana bol sevap verir.
ABRAHAM LINCOLN (D. 1809 – Ö. 1865; ABD’nin 16. Başkanı)
*ALLAH sıradan görünüşlü insanları tercih eder. Onlardan bu kadar çok yaratmasının nedeni budur.
AHMED BİN HADRAVEYH (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ?- Ö. 854; Mutasavvıf)
*ALLAH Teala’nın kendisiyle beraber olmasını isteyen kimse sıdk esasına dört elle sarılsın. Zira ALLAH Teâlâ “Şüphesiz ki ALLAH sadıklarla beraberdir” buyurmuştur.
AHMET ULUKAYA (?)
* Öldürülen ALLAH değil, ALLAH tasarımlarıdır. Kişi kendi idrakindeki ilahını öldürebilir. ALLAH ölmez.
* İnançsızlığın getirdiği hürriyet, inancın getirdiği mesuliyet kadar insanlığı mutlu edemez.
* ALLAH’ı tanıyabilmek için akıl kadar, gönüle de ihtiyaç vardır. Çıplak akıl ile yola çıkarsan inkâr bataklığına düşebilirsin.
* Soyuta ulaşamayan, kavrayamayan insan idraki somutu, soyutun yerine oturtuyor ve karşısında saygı ile eğiliyor.
AHMED BİN ASIM EL-ANTAKİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 853; Mutasavvıf)
* Ey dost! ALLAH’ın sana verdiği en güzel nimetler üç tanedir: Arzularına gem vurmayı tavsiye eden akıl, cehaletten alıkoyan ilim, senden fakirlik korkusunu söküp atan zenginlik, yani kanaat.
AHMET YESEVİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1093 – Ö. 1166; Mutasavvıf ve şair)
* Gönlünde Yüce ALLAH’ın aşkını taşıyanlar dünya ile tamamen alakalarını kesmişlerdir. Bunlar halk içinde Hak ile olurlar. Bir an bile Yüce ALLAH’ı unutmazlar.
ALBERT CAMUS (D. 1913 – Ö. 1960; Varoluşçu felsefenin kurucularından, yazar ve filozof)
* Eğer ALLAH olmasaydı, bir insan aziz olabilir miydi; bu benim bugün bildiğim tek samimi problemdir.
ALBERT EINSTEIN (D. 1879 – Ö. 1955; yahudi asıllı Alman teorik fizikçi)
* Einstein, Avrupa’ya yaptığı bir geziden Amerika Birleşik Devletleri’ne dönmekteydi. Hava limanında bir gazeteci kendisine şu soruyu sordu: “Üstat, ALLAH’a inanıyor musunuz?” söylendiğine göre ünlü bilgin ona şu cevabı verdi: “Önce bana ALLAH’tan ne anladığınızı tanımlayın, O’na inanıp inanmadığımı söyleyeyim.” Çünkü “ALLAH var mıdır?” sorusunun cevabı ALLAH kelimesine verilen anlama bağlıdır.
ALEXIS CARREL (D. 1873 – Ö. 1944; Fransız cerrah, fizyolog ve düşünür)
* Sevmesini bilene çok yakın olan ALLAH, aklı ile anlamak isteyene de o kadar uzaktır, gizlidir.
* Sade insanlar, ALLAH’ı, güneşin harareti ve bir çiçeğin kokusu kadar doğal bir biçimde hissederler.
* İnsan, ALLAH’a su ve hava kadar muhtaçtır.
* Din ve ALLAH’ın olmadığı yerde zekâ cılız kalır.
ALİ MÜZEYYEN (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 939; Mutasavvıf)
* Marifet; ALLAH’ü Teâlâ’nın Rubübiyetinin yani kemal sıfatlara muttasıf ve noksan sıfatlardan uzaklığının kemalde olduğunu, kendi nefsinin O’nun kölesi bulunduğunu idrak etmek, O’nun her şeyin sahibi olduğunu, her şeyin O’nunla var ve kâim olduğunu, her şeyin O’na döneceğini ve bütün mahlûkların rızkının O’na âit olduğunu bilmek demektir.
* ALLAH’a giden yollar gökteki yıldızların sayısı kadardır.
ALİ TÜRKMEN
* Bütün sanatkârlar kopyacıdır. ALLAH’ın eserini kopya etmekten başka bir şey yapmazlar.
ALİYA İZZETBEGOVİÇ (D. 1925 – Ö. 2003; Boşnak devlet adamı ve bağımsız Bosna-Hersek'in ilk cumhurbaşkanı.)
* ALLAH’ın iradesine teslimiyet, insanların iradelerine karşı bağımsızlık demektir.
ANATOLE FRANCE (D. 1844 – Ö. 1924; Fransız edebiyatçı, yazar)
* Şans belki, ALLAH’ın takma adıdır, imzasını atmak istemediği zaman kullanır.
ANDRE GIDE (D. 1869 – Ö. 1951; Fransız edebiyatçı, yazar, 1947 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi)
* Hiç bekletilmemesi gereken bir şey varsa o da ALLAH’a olan ibadet borcumuzdur.
ANONİM
* Put, insanı ALLAH’tan uzaklaştıran her şeydir.
* ALLAH’ın kudretini düşünen kimse, kendi kudretini kula zulmetmekte kullanmaz.
* ALLAH’ım, baktığımda ibret almayı, sustuğumda düşünmeyi, konuştuğum da ise seni anmayı nasip et bana.
ATA BİN MEYSERE (D.670 – Ö. 752; İslam alimi ve mutasavvıf)
* Mümkünse bir akşam dahi kendini ve Rabbini tanımak için kendinle başbaşa kal!
ATASÖZLERİ
* ALLAH’ın var olduğunu ispat etmek lüzumunu mu duyuyorsun? Önce bir meşale yakmak mı gerekir, güneşi sezmek için? (ÇİN ATASÖZÜ)
* İnsanlar genellikle ALLAH’tan iki kere ikinin dört etmemesini istemek için dua ederler. (LATİN ATASÖZÜ)
* ALLAH insanların ona güvenmelerinden hoşlanır. Fakat ona dayanmalarından hoşlanmaz. (PORTEKİZ ATASÖZÜ)
* Kendini ararken Hakk’ı bulursun. (KÜRT ATASÖZÜ)
* Yalnızlık ALLAH’ı içinde barındırır. (SIRP ATASÖZÜ)
* Yaşadığımız her gün ALLAH’ın işaretidir. (RUS ATASÖZÜ)
* ALLAH’ını kaybetmeyen hiçbir şey kaybetmemiş demektir. (AMERİKAN ATASÖZÜ)
* ALLAH der ki; istediğini yap ve bedelini öde. (İSPANYOL ATASÖZÜ)
* ALLAH uzun bekler ama sert vurur. (RUS ATASÖZÜ)
* ALLAH dağına göre kar verir. (TÜRK ATASÖZÜ)
* ALLAH rüzgârı, kırkılmış kuzuya göre ayarlar. (JAPON ATASÖZÜ)
* ALLAH sonunda, biz kendisini en uzakta sandığımız zamanda gelir. (İTALYAN ATASÖZÜ)
ATEŞBAZ VELİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 1258; Muhammed Celâleddin-i Rûmî'nin aşçısı, Mutasavvıf)
* Bir kimsede tefekkür varsa, o kimse için her şeyde ibret vardır.
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1878 – Ö. 1960; İslam alimi ve düşünürü)
* Bir köy muhtarsız olmaz, bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz, bir harf kâtipsiz olamaz biliyorsun. Nasıl oluyor ki; nihayet derecede muntazam şu kâinat hâkimsiz olur?
* ALLAH’ı tanıyan ve itaat eden zindanda da olsa bahtiyardır. O’nu unutan, saraylarda da olsa zindandadır, bedbahttır.
BEYAZID-I BESTAMİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 804 – Ö. 874; Mutasavvıf)
* Hakikat yolu, aranmakla bulunmaz. Ama bulanlar ancak arayanlardır.
* Bir gün nefsime dedim: “Gel seninle Rabbime gidelim.” ; gelmedi. Ben de tek başına yürüdüm, gittim.
BİLAL BİN SA’D (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 737; Alim ve Mutasavvıf)
* Günahın küçüklüğüne bakma. Fakat kime karşı asi olduğuna bak.
BLAISE PASCAL (D. 1623 – Ö. 1662; Fransız matematikçi, fizikçi ve düşünür.)
* ALLAH’tan uzaklaşan, ALLAH’ı aramayan insan, ne kendisinde ne de kendi dışında gerçeği ve mutluluğu bulamaz.
* ALLAH’ın varlığını kabul etmekle onu sevmek arasında ne kadar uzun bir mesafe vardır.
* Bana filozofların değil, peygamberlerin haber verdiği ALLAH gerek.
CENAP ŞAHABETTİN (D. 1870 – Ö. 1934; Servet-i Fünun dönemi şairi ve yazarı)
* İnanmak istemeyeni hiçbir mantık inandıramaz.
CERİR BİN ABDULLAH (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 671; Ünlü bir sahabi)
* İnsanlara karşı muktedir ve şerefli olan kimseler güçleri yettiği halde kötülüğü menetmezlerse, muhakkak ALLAH Teâlâ onları zelil ve perişan eder.
CÜNEYD-İ BAĞDADİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 822 – Ö. 911; Mutasavvıf)
* ALLAH’ın kuldan yüz çevirdiğine en büyük işaret, kulun kendisine fayda vermeyecek boş şeylerle ilgilenmesidir
* Hikmeti arayan kişi, yaratılanla yaratanı ayırt etmeli, Allah ile sonradan yaratılan tüm mahlukatı birbiriyle aynı tutmamalı. Kul, efendisini bilmeli sadece ona ibadet etmeli, onu şirkten arınmış bir inançla sevmeli, çağrısına uymalı, ona itaat etmelidir.
* Kim sahibini tanımazsa kâinatın kime ait olduğunu idrak edemez.
DANTE ALIGHIERI (D. 1265 – Ö. 1321; İtalyan ozan ve politikacı)
* Tanrı bize cenneti vaat etmemiş olsaydı, kimse O’na secde etmezdi.
DEYLEMİ (D. 1053 – Ö. 1115; Hadîs ve târih âlimi)
* Allah, bir kulu severse; onu dener. Kul, sabrederse; onu seçer. Râzı olursa; tertemiz yapar!.
DWIGHT DAVID EISENHOWER (D. 1890 – Ö. 1969; ABD'nin 34. Başkanı)
* Ben şahsen büyük bir hakikati, harp meydanlarında öğrendim. Savaşta siper içinde bulunup da ALLAH’a inanmayan tek kimse göremedim.
EBU BEKR VASITİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 932; Mutasavvıf)
* Yapılan ibadete karşı bedel beklemek, ALLAH’u Teâlâ’nın lütfunu unutmaktandır.
EBU BEKR VERRAK (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 893; Mutasavvıf)
* Günahlara baktık, imanın gitmesine sebep olan en kötü günahın, ALLAH’u Teâlâ’nın kullarına zulmetmek olduğunu gördük.
EBU EYYUB ES-SAHTİYANİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 685 – Ö. 748; Tabiin’den, hadis ve fıkıh alimi)
• Bazı kimseler yükselmek istediler, fakat ALLAH onları alçalttı. Bazı kimseler de aşağıda bulunmak istediler, fakat ALLAH onları yükseltti.
EBU HAFS ÖMER ES-SÜHREVERDİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1144 – Ö. 1234; Mutasavvıf)
• Kerem, dünyayı ona muhtac olana vermen ve kendisine muhtac olduğun ALLAH’a yönelmendir.
EBU HAZİM (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 905; Hanefi kadısı (hakimi) ve fıkıh alimi)
• ALLAH yolunda harcayınız. Evladımız var diye korkmayınız. Zira onlar eğer mümin iseler, ALLAH onları da bol bol rızıklandıracaktır. Eğer fasık iseler, kendi mallarınız ile fasıklık yapmalarına destek olmayın!
EBU SAİD EBU’L HAYR (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 967 – Ö. 1049; Mutasavvıf)
• Kul ALLAH’u Teâlâ için neyi terk ederse, ALLAH’u Teâlâ ona karşılık daha hayırlısını verir.
• ALLAH Teâlâ ile kul arasında perde, yer ve gök değildir. Arş ve Kürsi de değildir. Perde insanın benliğidir. Bu aradan kaldırılırsa ALLAH’a kavuşulur.
EBU TALİB EL-MEKKİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 1006; Mutasavvıf, alim)
• Kul ALLAH’ın kelamını anladığında ve onunla gereği gibi amel ettiğinde, söylediği gerçekleşir, ALLAH’ın dostu olur, sözlerin nâkili olmaktan çıkar.
EBU YAKUP NEHRECÜRİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 941; Mutasavvıf)
• İnsan kendisine verilen nimete şükrederse, Yüce ALLAH, o nimeti insanın elinden almaz. Eğer nimete şükretmeyip, kıymetini bilmez ise, o nimet devam etmez, elden gider.
EBU’L KASIM (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 1092; Anadolu Selçuklu Devleti ilk döneminde İznik kentinin beyi)
• Herkes korktuğundan kaçar, yalnız ALLAH’tan korkan ona yaklaşır.
EBU’L HASAN ALİ BİN VEFA (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. ?)
• Âlemin kendisine boyun eğmesini isteyen kişi, sadece ALLAH’ı sevsin, ALLAH’ın sev dediklerini sevsin. O zaman tüm kâinat ona itaat için seferber olur.
EBÜ’L ALİYE (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 709; İslam alimi)
• ALLAH mazlumun duasını reddetmez. İsterse o mazlum günahkârın biri olsun.
EL MÜZENNİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 791 – Ö. 877; Mutasavvıf)
• ALLAH sevdiği kuluna, bir kadının çocuğuna şifa bulması için acı ilacı yudumlatması gibi dünyanın acılığını tattırır.
ELMALILI HAMDİ YAZIR (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1878 – Ö. 1942; İslam alimi, müfessir)
• Ne acayiptir o insanlar ki, altında ateş kaynayıp dururken yeryüzünde ALLAH’a (c.c.) isyan ederler.
EDWIN ALDRIN (D. 1930 - … ; ABD'li uzayadamı, Ay'a ayak basan ikinci insan)
• Göklerine, senin yarattıklarına ve yerli yerine koyduğun ay ve yıldızlarına bakarken şöyle sesleniyorum; Yüce ALLAH’ım, insan nedir ki, Evrende bir nokta. Fakat Sen ona ne kadar değer veriyorsun.
EZOP (İ.Ö. VI. yy.da yaşadığı varsayılan eski Yunan masalcı)
• Eğer ALLAH bütün dilediklerimizi kabul etseydi, sık sık pişman olabilirdik.
FADL BİN BEZVAN (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. ?; Mutasavvıf)
• ALLAH kuluna hoşlanmadığı bir iş verir ve kendisine nasıl yakaracağına bakar.
FERİDÜDDİN ATTAR (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1136 – Ö. 1221; Şair ve Mutasavvıf)
• ALLAH’ı unuttuğun an, yoldaşın şeytan olur.
FERİT KAM (D. 1864 – Ö. 1944; Edebiyat tarihçisi, düşünür)
• On tane numara yazılı zarı cebinize koyun. Ve onları iyice karıştırın. Sonra onları sırayla cebinizden çıkarın. Parçalardan bir no’lu zarı çıkarıp alma oranı 1/10, iki numarayı arka arkaya çıkarmak 1/100, on sayıyı arka arkaya çıkarmak yüz milyonda birdir. Peki, bu âlemde binlerce düzen ve intizamın arka arkaya gelmesi hiç tesadüfî olabilir mi?
FRANZ KAFKA (D. 1883 – Ö. 1924; Edebiyatçı, yazar)
• Bilgeliğin başladığına ilk işaret, ölmek isteğidir. Bu yaşam dayanılmaz görünür, bir başkası ise erişilmez. İnsan ölmek istediği için utanmaz artık; nefret ettiği eski hücresinden alınıp ilk işi nefret etmeyi öğrenmek olacağı yeni hücresine konulmak için yalvarıp yakarır. Bunda belli bir inancın kalıntısı da etkilidir; taşınma sırasında efendi koridorda görünecek, tutukluya şöyle bir bakacak ve diyecek ki: “Bu adamın yeniden hücreye kapatılmasına gerek yok. O bana geliyor artık.
• Aceleyle kaçıp O’na sığınmadıktan sonra insan yaşamdan nasıl zevk alabilir?
• Kıyamet gününü böyle adlandırmamızın nedeni ancak bizim zaman kavramamızdır; aslında o bir tür sıkıyönetimdir.
• “Sein” sözcüğü Almancada iki anlama gelir “var olmak” ve “onun olmak”.
• İnsan, içinde yok edilemez bir şeyin varlığından sürekli emin olmadan yaşayamaz; ancak gerek bu yok edilemez şey gerekse de bu güven kendisinden daima gizli olabilir.
• Ev halkını koruyan ALLAH’a inanmaktan daha keyif veren ne olabilir!
FUDAYL B. İYAZ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 863; Mutasavvıf )
• Kişinin ALLAH’tan korkması, ALLAH hakkındaki bilgisi kadardır.
• Ben, Hakk Sübhanehü ve Taâlâya sevgimden taparım. Tapmamak elimden gelmez.
• ALLAH’ı hakkıyla tanıyan, O’na bütün gücü ile ibadet eder.
FYODOR MIHAYLOVIÇ DOSTOYEVSKI (D. 1821 – Ö. 1881; Rus edebiyatçı, yazar)
• Tanrı olmasaydı her şey mûbah olurdu.
HALLAC-I MANSUR (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 858 – Ö. 922; Mutasavvıf)
• Aziz ve celil olan ALLAH’tan başka bir şeyden korkan veya bir şeyi ümid eden kimsenin yüzüne, Yüce ALLAH bütün kapıları kapatır, ona adi bir korkuyu musallat eder. Kendisiyle onun arasına yetmiş perde çeker, bu perdelerin en incesi şüphe, vesvese olur.
HATEM-İ ESAM (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 852; Mutasavvıf)
• ALLAH kibirli kimseyi, hizmetçileri ve komşuları arasındaki en aşağı adamın seviyesine düşürmedikçe bu dünyadan çıkarmaz. Ve ona ölümünden evvel, küçük ve büyük abdestin yaparken ağrıdan kıvranma azabını da tattırır.
• Şu üç halde kendine dikkat etmeyi vazife bil: Bir iş yaptığında Yüce ALLAH’ın seni gördüğünü aklından çıkarma. Bir şey söylediğin zaman, Yüce ALLAH’ın seni duyduğunu hiç unutma. Sükût ettiğin zaman da Yüce ALLAH’ın senin halini ve nasıl sükût ettiğini bildiğini daima hatırında tut.
HAYÂT BİN KAYS EL-HARRÂNÎ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 1185; Mutasavvıf)
• Muhabbet, yani Yüce ALLAH’ı sevmek, marifetin ve Hakk’a giden yolun en büyük nişanıdır. Baki, sonsuza kadar var olan sevgiliye ancak muhabbet ile kavuşulur.
HONORE DE BALZAC (D. 1799 – Ö. 1850; Fransız edebiyatçı, yazar)
• İyiliği gizli yapanlar ALLAH’a inananlardır.
• ALLAH musibeti herkesin gücüne göre verir.
HYPOCRATE (D. M.Ö.460 – Ö. 370; Tıbbın babası kabul edilen Yunanlı hekim)
• ALLAH vardır. Hastaların şifa bulması, ALLAH’ın kudret ve lütfu ile olur. Hekim ve ilaç birer sebeptir.
HZ. AİŞE (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 604 – Ö. 678; Hz. Muhammed’in (O’na Binler Selam) eşi)
• Tek başına kaldığı zaman yabancılık ve gurbet hissini yaşayan, henüz Rabbiyle tam bir ünsiyet peyda edememiştir.
• Kulları küçük gören, onlarla alay eden kimse Rabbini tanımayan kimsedir. Yaradanı seven, O’nun sanatından teşekkül etmiş olan yaratıkları da sever.
HZ. ALİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 599 – Ö. 661; Hz. Muhammed’in (O’na Binler Selam) amcasının oğlu, 4. Halife)
• ALLAH’u Teâlâ’ya ilimsiz ibadet eden kimse, değirmen taşına bağlı yerinde dönen merkep gibidir. Gün boyunca yürür, fakat hep aynı yerdedir.
• ALLAH, dinini düzelten kişinin dünyasını düzeltir.
• İnsanların en acizi, dua edemeyenidir.
• ALLAH’ı tanıyan insan korkusunu nasıl yenemez şaşarım!
- Kendini bilen insanın dünyanın geçici olduğunu bilmemesine şaşarım!
- İlk dirilişi gördüğü halde, son dirilişi inkâr eden insana şaşarım!
- Öleni görüp de ölümü unutan insana şaşarım!
- ALLAH’ın yarattıklarını görüp de, ALLAH hakkında şüphe eden insana şaşarım!
• ALLAH, niyete göre iyilik eder.
• En bilgili insan, ALLAH’ın kazasına en çok rıza gösterendir.
• ALLAH’ın yardımı çekilen sıkıntı ile orantılıdır.
• Âlim, yeryüzünde ALLAH’ın kandilidir. ALLAH bir kimseye iyilik dilerse, onu o âlimden yararlandırır.
• Namaz, her temiz kişinin ALLAH’a yaklaşmasıdır.
• İnsanlar, dünyalarını düzene sokmak için dinlerine ait bir şeyi terk ettiler mi, ALLAH onları ondan daha zararlı bir şeye uğratır.
HZ. EBUBEKİR (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 573 – Ö. 634; Hz. Muhammed’e (O’na Binler Selam) ilk iman edenlerden ve 1. Halife)
• ALLAH’ı algılamada aczin bilincine varma, asıl algılamadır. ALLAH’ın zatının sırrını araştırma ise şirktir.
• Kendini algılama hususunda acizliğin bilincine varma dışında, insana zatını tanımak için herhangi bir yol göstermeyen ALLAH yüceler yücesidir.
• Hamdolsun o ALLAH’a ki mahlukatına, Kendisini bilmek için Kendisini bilmekten aciz olduklarını bilmekten başka bir yol vermedi.
HZ. ÖMER (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 581 – Ö. 644; Hz. Muhammed’e (O’na Binler Selam) ilk iman edenlerden, ikinci halife)
• Kimin niyeti halis olursa, ALLAH onunla, diğer insanların arasını hoş tutar. Kim de ALLAH kalbindekini bildiği halde sırf gösteriş olsun diye insanlar için süslenirse, ALLAH onu rezil eder.
• Takvası azalan kişinin hayâsı azalır.
İBN ATAULLAH İSKENDERİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 1309; İslam alimi ve mutasavvıf)
• Vuslat ALLAH’a ulaşmak değil, O’nun bilgisine ulaşmak demektir. Rabbimiz bir şeyin Kendisine ya da Kendisinin bir şeye ulaşma durumundan münezzehtir.
• Abid ve zahidler her şeyin kendilerini ALLAH’tan alıkoyacağını sandıkları için bu şeylere yabancılaştılar. Eğer her şeyde O’nu görebilselerdi, hiçbir şeyden uzaklaşmaları gerekmezdi.
• Yaratıcısını müşahede edemediğin sürece varlıklara bağımlı ve muhtaçsın. O’nu müşahede ettikten sonra ise onlar sana bağımlı ve muhtaçtır.
• ALLAH katındaki durumunu öğrenmek istersen, ALLAH’ın seni hangi işlerde kullandığına dikkat et.
• Kendisiyle olan alışverişini peşin olarak yapan kula, karşılığını veresiye veren Rabbimizin şanı ne yücedir.
• Hakk’ın olağanüstü yakınlığıdır, O’nu senden perdeleyen. Perdelenmiş olması zuhurunun şiddetinden, gözlerinden gizlenmesi de nurunun büyüklüğündendir.
• Senin ile gerçek anlamda ancak senin ayıplarını bilen sohbet eder ki, bu da kerem sahibi Mevla’dan başkası olamaz. Sohbet ettiklerinin en hayırlısı, O’na senden dönebilecek hiçbir şey istemeyen, yalnız seni isteyen ALLAH’tır.
• ALLAH’ın senin isyanına neden olabilecek ölçüde değil de ancak yetecek ölçüde rızık vermesi, senin üzerindeki nimetinin tamamlığını gösterir.
• Israrla dilediğin halde bağışların gecikmesi seni umutsuzluğa düşürmemelidir. Çünkü ALLAH duaların kabul olunacağına söz vermiştir. Ancak kabul edeceği dilek senin kendin için beğendiğin değil, O’nun senin için beğeneceği olacaktır. Ve kabul, senin istediğin zaman değil, O’nun istediği zaman olacaktır.
• Her şeyi açığa çıkaran Hakk’tır. Her şeyle görünen O’ dur. Her şeyde görünmüştür. Ve her şey için görünen yine O’dur. Böyleyken bir şeyin O’nu örtmesi, gizlemesi nasıl düşünülebilir.
• İşin başında ALLAH’a yönelmek, işin sonunda başarıya ulaşmanın belirtisidir.
• Hakk perdelenmiş değildir. Göremiyorsan perdelenmiş olan sensin demektir. Eğer bir şey perdelenmiş olsaydı, O’nu örtmüş olurdu. Bir şeyi örtmek onu kuşatmak, kuşatmaksa hakim ve kahir olmak demektir. Oysa “O, kulların üzerinde tek kahhardır.” (6/En’am:18).
• Hakk’ın gidereceği bir ihtiyacın için başkasına dilekte bulunma. O’nun senin için vermediğini başkası nasıl verebilir? Kendi ihtiyacını gidermekten aciz olan başkasınınkine nasıl güç yetirebilir?
• Şaşılacak olan insanın kendisinden kopmak mümkün olmayandan kaçması, buna karşılık kendisiyle kalıcı olmayanı istemesidir. “Yalnız gözler kör olmaz, lakin göğüslerde olan kalpler de körleşir.” (22/Hac:46).
• İhsan ve nimetleriyle ALLAH’a yönelmeyen kimse, sınanmanın zincirleriyle O’na doğru çekilir.
• Kötülük işlemeye devam ettiğin halde ALLAH’ın bağışlarının kesilmemesi seni korkutmalıdır. Çünkü bu, senin için yavaş yavaş helake yaklaşmaktır. “Biz onları bilmedikleri yerden yavaş yavaş azaba yaklaştıracağız.” (68/Kalem:44).
• Kullar her şeyi yeteneklerine bağlamasınlar diye, kimi zaman, ilahi haller birden bire tecelli eder.
• Alıkonulmak senin için anlayış kapılarını açıyorsa, bu mahrumiyet senin için ihsanın ta kendisidir.
• ALLAH’ın seni kulluğa ehil sayması, sana ödül olarak yeter.
• Vakitlerin en hayırlısı, kendisinde yoksulluğunun bilincine vardığın ve sendeki zillete geri çevrildiğin vakittir.
• Seni yarattıklarından uzaklaştırdığı zaman bil ki, sana dostluğunun kapısını açmak istiyor.
• İstemek için dillini çözdüğünde sana vermek istiyor demektir.
• Bu dünya yurdunda yapacağın iş, O’na perde olan evren konusunda düşünmendir. Öbür dünyada ise O’nun zatının yetkinliği sana gösterilecektir.
• Senin kendisini görmeden edemeyeceğini bildiği için sana Kendinden ortaya çıkan şeyleri gösterdi.
• Eğer sen kötü işleri yok edip, güttüğün davaları ortadan kaldırdıktan sonra O’na ulaşacağını sanıyorsan, O’na ebediyen ulaşamayacaksın demektir. O seni Kendine ulaştırmak isterse, Kendi nitelikleri ile seni bürür, nimetiyle sarar. Böylece O’na gidenle değil, O’ndan sana gelenle seni Kendine ulaştırır.
• Sana ikramda bulunan gerçekte sana değil, sendeki ALLAH’ın güzel örtüsüne ikramda bulunmuştur. Dolayısıyla hamd seni örtenedir. Sana ikram edip de teşekkür bekleyene değil.
• ALLAH’ın bakışları seni kuşatıyorken, halkın bakışını nasıl önemseyebilirsin? Halkın yönelişini bir kenara bırak, Hakk’ın yönelişini görmeye çalış.
• Ancak gaflet edebilecek olana hatırlatılır, ihmal edecek olan da uyarılır.
• Kendi iyiliklerinden söz edip duranları yapmış oldukları bir hata susturuverir. Oysa ALLAH’ın bağışlarından söz edenleri hiçbir hata susturamaz.
• O, görünüşte Kendisine kulluğu gerekli kıldı ise de gerçekte gerekli kıldığı, yalnızca, kullarının cennete girmeleridir.
• Sana bağışların değerini bildirmek için karanlıklar da gelebilir.
• Nimetlerin değerini varlığında bilmeyen, yokluğunda anlar.
• İlahi bağışlar gecikmezler. Gecikme ancak senin O’na yönelmende söz konusudur.
• Buyruklarına boyun eğişin O’na bir yarar sağlamaz, başkaldırışın ise bir zarar vermez. Bununla birlikte sana bazı şeyleri buyurması ve bazı şeyleri yasaklaması, bunlardan dolayı sana dönecek olan yararlar içindir.
• O’na yaklaşman, O’nun sana olan yakınlığının bilincine varmandır. Yoksa sen nerde, O’nun sana yakınlığı nerde?
• Kalplerde bulunan endişe ve hüznün kaynağı, hakikati açık olarak görmekten alıkonmaktadır.
• Seni dünyaya terke yöneltmek için dünyayı hastalıklar mahalli, acılar kaynağı yaptı.
• Soyut öğütlerden ders alamayacağını bildiği için dünyayı terk etmeni kolaylaştırmak üzere sana sıkıntı ve belayı tattırdı.
• Bilginin hayırlısı ALLAH’a karşı saygı ve korku uyandırandır.
• ALLAH’a yakınlaşman, O’nun sana yakınlığının şuuruna varmandır.
ABDULLAH İBN-İ ABBAS (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 687-88; Hz. Muhammed’in (O’na Binler Selam) amcasının oğlu, alim sahabilerden)
• ALLAH’u Teâlâ bir toplumdan razı olursa yani bir toplum ALLAH’ı razı edeceği duruma gelirse, ALLAH onların hayırlarını başlarına getirir. ALLAH bir topluma gazap ederse onların başına da en şerlilerini idareci yapar.
İBN-İ ATA (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 923; Mutasavvıf)
• ALLAH’ı bilene ağır gelen ibadet yoktur.
İMAM GAZALİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1058 – Ö. 1111; İslam alimi ve mutasavvıf)
• ALLAH’ı hakkıyla tanımayan kimse O’ndan hakkıyla korkmaz.
• Oğlum! Şu üç ibâdetinde mutlak sûrette kalbini teyakkuz hâlinde bulundur, aklın ve kalbin başka yerde olmasın! Bunlar, Kur’ân-ı Kerîm okurken, Rabbini zikrederken ve namaz kılarken. Bu üç hâlde bir an bile aklını ve gönlünü başka yere verme. Allâh’ın huzûrunda olduğunu unutma! Yoksa yönünü kıbleye çevirip de, aklın başka şeyler peşinde olursa, bunun değeri zaafa uğrar. Yönünü İslâm’ın doğduğu ilk mâbed olan Kâbe’ye, kalbini de Hazret-i ALLAH’a bağla! Ayrıca âriflerden olmak istersen; sükûtun fikir, bakışın ibret ve dileğin tâat olsun. Zîra bu üç haslet, âriflerin alâmetidir.
• Oğlum! Elinden geldiği kadar din kardeşlerinin ihtiyaçlarını karşıla! Zîrâ Rasûl-i Ekrem şöyle buyurmuştur: “Kim mümin kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Yüce ALLAH da onun bir ihtiyacını giderir.” (Buhârî, Mezâlim, 3) Diğer bir hadîs-i şerîfte Rasûl-i Ekrem şöyle buyurmuşlardır: “Kim bir müslümanın ayıbını örterse, Yüce ALLAH da dünya ve âhirette onun ayıbını örter. (Müslim, Birr, 72)
• Kendini ne kadar tanır ve ne kadar düşük görürsen, ALLAH katında o nispette mevkî kazanırsın.
• Bazı kimseler nefislerinde bir yakınlık hissederek ibadetlerinde ve meclislerinde ALLAH’a yakın olduklarını zannederler. Böylece kendilerinden başka, meclislerinde bulunan herkesin de bağışlanacağı fikrine saplanırlar. Eğer Yüce ALLAH, böyle bir kimseye, bu saygısızlığından dolayı hak ettiği muameleyi yapmış olsaydı, hemen o anda helak olurdu.
• Yüce ALLAH ilim nurlarını insanoğlundan esirgememiştir; ALLAH cimrilik yapmaktan münezzehtir. İlim nurlarının kalplere akmamasının sebebi, o kalpleri doldurmuş bulunan bulanıklıklar ve kötülüklerdir. Çünkü kalpler kaplara benzer; bir kap su ile dolu ise, havanın o kaba girmesine imkân yoktur. Kalp mâsiva ile dolu oldukça ALLAH’ın celâl marifeti oraya girmez.
• İlimlerin içinde en şerefli olanı ALLAH’ın sıfat ve fiillerini bildiren ilimdir. İnsan bu ilimle kemâle ulaşır. Kâmil olmanın saadetini duyar. İnsanoğlu, ALLAH’ın celâl ve kemâl sıfatlarının komşuluğuna ulaştığı zaman, bu komşuluğun ona büyük mutluluklar kazandıracağı kesindir.
• Kalplerin ve insan basîretinin cilası zikirdir. Zikri ancak muttaki kullar yapabilirler. Bu nedenle takva zikrin kapısı; zikir keşfin kapısı, keşif ise büyük zafere açılan kapının ta kendisidir.
• İbadetlerin esası kalbin tezkiyesidir. Kalbin tasfiyesi de marifet nurunun orada doğması ile mümkündür.
• İman üç mertebedir: a) Halkın imanı olan mukallidlerin imanı, b) Birtakım kelâmî delillere dayanan kelâmcıların imanı, c) Yakîn nuruyla görerek iman eden ariflerin imanı.
• ALLAH hakkındaki zannı kötü olan ve insanların ayıplarını araştıran bir kimseyi gördüğün zaman, bil ki böyle bir insanın kalbi hastadır. Mü’min kişi ise, bütün halk nazarında kalbi sağlam olan kimsedir.
• Kalp, takva ve iyi amellerle süslenip, kötü sıfatlardan arınmadıkça, o kalpte zikrin hakikati bulunmaz. Aksi takdirde, zikirden dem vurmak nefsin konuşması olup, bu konuşmada kalbin dahli yoktur. Böyle olunca da şeytanın kalpten sürülmesi mümkün değildir.
• ALLAH yolunun yolcusuna gereken şey, hassalarını (manevi duygularını) kontrol altına almaktır. Bu kontrol karanlık bir yere çekilip düşünmekle ve başını önüne eğmekle, herhangi bir örtüye bürünmekle elde edilir. Bu vaziyetler hakkın sesini dinlemek ve rubûbiyet huzurunun azametine işaret etmek için alınır. Görmez misin, ALLAH’ın Râsûlü’ne bu vaziyetteyken nida gelmiş ve o nida: “Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar” (74/Müddessir:1-2) demiştir?
• Nefsini ALLAH’ın celâl ve azametini, yer ve gökteki saltanatını düşünmeye alıştıran bir kimse için bu şekilde melekütun garip ve acaip sanatına bakmaktan duyulan lezzet; zahirî gözle cennetin bağlarına ve meyvalarına bakmaktan duyulan lezzetten daha üstündür. İşte ALLAH dostlarının dünyadaki hâlleri budur! Acaba ahirette bütün perdeler kalktığı zaman durumları ne olacaktır?
• Şayet sen ALLAH’ın marifetine aşık değil isen mazursun! Çünkü cinsî münasebete iktidarı olmayan bir kimse evlenmeye, çocuklar da saltanat tahtına ve tacına hevesli değildirler. Şevk ancak zevkten sonra hâsıl olacak olan bir hâldir. Zevk almayan bunu anlamaz. Anlamayan da aşık olmaz. Aşık olmayan ise istemez. İstemeyen ise idrak edemez ve idrak etmeyen ise esfel-i sâ’filîn’de bulunan mahrumlardan olur.
• Yüce ALLAH’ın, her yaptığımızı, her düşündüğümüzü bildiğini unutmamalıyız. İnsanlar birbirinin dışını görür. Yüce ALLAH ise, hem dışını, hem içini görür. Bunu bilen bir kimsenin işleri ve düşünceleri edepli olur.
İMAM RABBANİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1564 – Ö. 1624; İslam alimi ve mutasavvıf)
• Dünyayı ele geçirmek için ahireti vermek ve insanlara yaranmak için Yüce ALLAH’ı bırakmak ahmaklıktır.
• Kelime-i tevhid, putlara ibadeti bırakıp, Hak Teâlâ’ya ibadet etmek demektir.
• ALLAH’a, çağrısına teslim olmak ile yaklaşılabilir; düşünmek ve hayal etmek ile değil.
• ALLAH, gökleri yıldızlarla süslediği gibi yeri de insan ile süslemiştir.
İMAM ŞAFİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 767 – Ö. 820; Fıkıh alimi)
• İmam Şafii Hazretleri’ne, ALLAH’a inanmayanlardan bir grup gelip sorarlar: “ALLAH’ın mevcudiyetine deliliniz nedir?” İmam Şafii de şöyle cevap verir: “En basiti dut ağacının yaprağıdır. Çünkü tadı, hassası, kokusu, tabiatı bir olduğu halde; koyun yerse gübre olur, ipek böceği yerse ipek, arı yerse bal, misk geyiği yerse göbeğindeki misk olur. Aynı yapraktan böyle çeşitli şeyler meydana getirmek için hayvanlara bu özellikleri kim vermiştir?”
İMAM ŞİBLİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 861 – Ö. 945; İslam alimi)
• ALLAH, sanatına bakanlar nezdinde mevcuttur. Onlar ALLAH’ı bulur. Ama zatını arayanlar için kayıptır.
• Şükür, nimeti değil, nimeti vereni görmektir.
• Yüce ALLAH’tan ne zaman korktumsa, daha önce görmediğim ibret ve hikmetten bir kapı gördüm.
IMMANUEL KANT (D. 1724 – Ö. 1804; Alman filozofu, eleştirel felsefenin kurucusu)
• Doğuştan kör olanlarda karanlık kavramı yoktur. Fakir de serveti olmadığı için iflas kavramını bilmez. Cahilin de bilgisi olmadığı için, cehalet kavramını bilecek hali yoktur. Hâlbuki bütün insanların ruhunda, ezeli, ebedi ve kudretli bir Varlık algısı vardır. O Varlık, eğer olmasaydı biz böyle bir algıya sahip olamazdık. Mademki böyle bir algımız ve bilgimiz var, böyle bir Varlık da vardır ve o ALLAH’tır.
Bundan başka şu dört delil de ALLAH’ın varlığını gösterir:
- Evrende ince bir düzen vardır. Bu düzenin bir yöneticisi olması gerekir.
- Mademki varlıklar vardır. Bunların bir yaratıcısı vardır.
- Varlıklar arasındaki düzen, eşyanın tabiatından ileri gelme değildir. Bu düzen birçok sebep ve hikmetlerin etkisi altında gerçekleşmektedir. Evreni oluşturan varlıklar arasındaki karşılıklı ilişkiler, Yüce Varlığın kanıtlarıdır.
- Yaratılmış olan bu Evren bir ilk sebebe/etkiye, onu meydana getiren bir kudrete muhtaçtır, işte bu kudret ALLAH’tır.
• İnsan ruhu erdemi ve mutluluğu birleştirmek ister. Yani insan yaptığı işten haz duymak ister. Fakat dünya hayatı çoğu defa bu iki dünyayı birleştiremiyor. Erdemli bir insan dünyada karşılığını bulamıyor. Halbuki erdemin ödülü verilmelidir. Bu ise Yüce bir Varlık tarafından başka bir dünyada gerçekleştirilebilir. Öyle ise ahiret vardır. Bu adil Varlık da ALLAH’tır.
• Biz, gücümüzün yettiği kadar elimizden geleni yapınca, bizi aşan şeylerle ilgili eksikliklerimizi ALLAH tamamlar.
JOHN D. ROCKEFELLER JR (D. 1874 – Ö. 1960; Amerikalı işadamı)
• O’na ne isim verilirse verilsin, büyük ve rahim bir ALLAH’ın varlığına inanıyorum. Kişinin büyük ümitlerinin gerçekleşmesi, mutluluğunun kazanılması ancak ALLAH iradesinde uygun bir hayat sürerek sağlanacağına inanıyorum.
KARL JASPERS (D. 1883 – Ö. 1969; Alman filozof ve psikiyatrist)
• ALLAH’ın tasavvur edilmesi, insanın aydınlanmasıdır. İnsan olma, hürriyet ve ALLAH’a yönelme demektir.
KONFÜÇYÜS (D. MÖ 551 – Ö. MÖ 479; Çinli filozof)
• ALLAH’ım! Senden başka hiçbir şeyi olmayan ben, Senden başka her şeyi olanlara acırım.
• ALLAH’ı yeterince tanıdığımızı düşündüğümüz andan itibaren artık asla O’nu tanıyamayız.
LAMARCK (D. 1744 – Ö. 1829; Fransız doğa bilimci)
• Doğanın ALLAH olduğunu kabul etmek saat ile saatçiyi birbirine karıştırmaktır.
LEV TOLSTOY (D. 1828 – Ö. 1910; Rus edebiyatçı, yazar)
• Ancak ALLAH’a inandığım zaman yaşadığımı anladım.
LORENZ OKEN (D. 1779 – Ö. 1851; Alman edebiyatçı, düşünür.)
• Evren ALLAH’ın dilidir.
LOUISE PASTEUR (D. 1822 – Ö. 1895; Fransız mikrobiyolog ve kimyager)
• Evrende başka hiçbir delil kalmasa dahi, bir mikrobun hayatı bana ALLAH’ı ispat etmeye yeter.
LUCIUS SENECA (D. MÖ 4 – Ö. MS 65; Romalı düşünür, devlet adamı)
• İnsanlar arasında ALLAH seni görüyormuş gibi yaşa. ALLAH’a dua ederken de insanlar seni dinliyormuş gibi dua et.
MAHATMA GANDHI (D. 1869 – Ö. 1948; Bağımsız Hindistan’ın kurucusu, düşünür)
• ALLAH, dualarımızı bize göre değil, Kendi yöntemine göre yanıtlar.
MARIA MITCHELL (D. 1818 – Ö. 1889; Amerikalı astronom)
• Bir tabiat kanununu izah eden her formül, ALLAH’ı öven bir ilahidir.
MAURICE MAETERLINCK (D. 1862 – Ö. 1949; Belçikalı edebiyatçı, yazar)
• ALLAH’ı inkâr etmek demek insanı da inkâr etmek demektir.
MEHMET AKİF ERSOY (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1873 – Ö. 1936; Şair)
• Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır, fazilet hissi insanlarda ALLAH korkusundandır.
• ALLAH korkusu olmayan gönülde ALLAH sevgisi yaşamaz.
MEHMED KIRKINCI (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1928 – … ; İslam alimi)
• İnsanlar, Cenab-ı Hakk’ın yarattığı odundan, ancak tahta; tahtadan, masa ve sandalye gibi şeyler yapabilmektedir. O Kadir-i Mutlak ise odundan meyve yapıyor, yaprak ve çiçek çıkarıyor. Demek iş odunda değil ustadadır.
MEVLANA CAMİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1414 – Ö. 1492; Mutasavvıf)
• Yalnız Bir’i iste, başkaları istemeye değmiyor. Yalnız Bir’i çağır, başkaları imdada gelmiyor. Yalnız Bir’i talep et, başkaları layık değildir. Yalnız Bir’i gör, başkaları her zaman görülmüyorlar. Yalnız Bir’i bil, başkaları faydasızdır. Yalnız Bir’i söyle, O’na ait olmayan sözler boş şeylerdir.
MEVLANA HALİD BAĞDADİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1779 – Ö. 1827; Mutasavvıf)
• Mal, mülk, çoluk-çocuk; Yüce ALLAH’ın emanetleridir. Emanetlerini istediği zaman alır.
MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1207 – Ö. 1273; Mutasavvıf)
• ALLAH kulların suçlarını örter, fakat sonradan adalet göstermek için cezalandırır.
• Fakire verilen, daha onun eline geçmeden ALLAH’a ulaşır.
• Herkese herkes bir lokma şey verebilir ama boğaz bağışlamak, ancak ALLAH’ın işidir.
• Gizli olan şeyler, hep zıtları ile meydana çıkar görülür. Cenab-ı Hakk’ın zıddı olmadığından, O daima gizli kalacak, görünmeyecektir. Önce nura bakılır, sonra renge. Çünkü beyaz ile zenci, birbirine zıt olduğu için meydana çıkar. Şu halde sen nuru, zıddıyla bilirsin. Zıt, zıddı meydana çıkarır, gösterir. Varlık âleminde Hak nurunun zıddı yoktur ki açıkça görünebilsin. “Gözler O’nu kavrayamaz. Oysa O, bütün gözleri kavrar” (6/En’am: 103). Sen bunu, Musa ile Tur kıssasında gör!
• Senin gönlünde ALLAH sevgisi iki kat oldu, arttı ise, şüphe yok ki ALLAH da seni seviyor demektir.
• ALLAH’ı O’ndan bir şey umarak, O’ndan korkarak sevenler taklit defterinden ders okuyor demektir. Nerede Hakk’ı ancak hak için seven, garezlerden, maksatlardan ayrılmış âşık? Fakat ister öyle sevsin, ister böyle; mademki Cenab-ı Hakk’ı diliyor, onu Hakk’a çeken yine Hakk’tır.
• Daima Hakk’tan kendisine hayır erişmesi için O’nu sevenin ya da başka bir sebep olmaksızın sırf Hakk’ın zatını seven ve O’nunla arasının açılmasından korkan kişinin, her ikisinin de sevgileri ve arayışları öte âlemden kaynaklanır. Bu gönül kaptırma, O güzelin güzelliğinden ileri gelmektedir.
• Apaçık görmedikçe padişah (ALLAH), daima gizli olarak onlarla beraberdir. Hani akıl gibi… Sen onu göremezsin ama O seninle beraberdir. Sen O’nu göremezsin ama O, seni sınamadadır, duruşunu, hareketini görür durur! Ne şaşılacak şeydir bu, böyleyken sen, aklı yaratanın senin ile oluşunu caiz görmezsin!
• Sonunda biz bildik ve anladık ki, biz şu görünen tenden ibaret değiliz. Biz, bu tenin ötesinde ALLAH’la beraber yaşıyoruz.
• ALLAH’ın anlaşılacağı, duyulacağı duygu; bu cihanın duygusu değildir, o duygu, başka bir duygudur.
• ALLAH da gözü (marifet nuru ile) aydın olanlar için bu dünya evinin altı yönünü de Kendi ayetlerinin mazharı kıldı. Onlar nereye bakarlarsa orada, ALLAH’ın kudretini, sanatını görürler. Gönül gözü açık olanlar, hangi hayvana, hangi bitkiye bakarlarsa baksınlar, ALLAH’ın sanatının, güzelliğinin bahçelerinden manevi gıdalar alırlar. Bundan dolayıdır ki Hak Âşıklarına, “Nereye dönerseniz dönün, orada ALLAH’ın yüzü, ALLAH’ın güzelliği vardır.” buyuruldu.
• Susamış olur da bir bardaktan su bile içersiniz, suyun içinde de Hakk’ı görürsünüz. Fakat Hakk aşığı olmayan kişi, suya bakar da suyun içinde kendi yüzünü görür! Aşığın varlığı Hakk’ta fani olursa, acaba aşık suda kimi görür? Ay nasıl suya akseder de suda görünürse, Hakk aşıkları da güzellerin yüzlerinde Hakk’ın güzelliğini görürler.
• O’nunla beraber olduğumuzu bilmek, O’nu bulmak, O’nu anlamak (ruhani) yolculuğa bağlıdır. Bu, bilgiyle düşünceyle elde edilmez.
• ALLAH aşkıyla mest olanlardan başka herkes tıfıldır, çocuktur. Heva ve hevesinden kurtulmuş kişiden başka baliğ yoktur. Cenab-ı Hakk, “Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir (Siz de çocuklarsınız).” (29/Ankebût:64) buyurdu. ALLAH ne güzel, ne doğru buyurmuştur. Sen de oyunu, oyuncağı terk etmedikçe çocuksun. Ruh arınmadıkça nasıl temiz olabilirsin?
• ALLAH, Firavun’a şu dünyanın bütün mülkünü, saltanatını verdi de, ona dert, ağrı, sızı, gam, keder vermedi. Şunu iyi bil ki, sana ALLAH’ı hatırlatan, seni inciten, seni gizlice ALLAH’a yalvartan dert, bütün dünya mülkünden, saltanatından daha iyidir. Dertsiz yapılan dua, soğuktur, bir işe yaramaz. Fakat dertliyken, acı çekerken edilen dua, gönülden kopar gelir.
• ALLAH, göklerden, yerlerden, arazdan, ayandan ne verdi ve ne yarattıysa hepsini de ihtiyaca karşılık olarak vermiş, yaratmıştır. Bir şeye muhtaç olmalı, o ihtiyacı elde etmeli ki ALLAH ihsan etsin. “ALLAH bunalan kişinin duasını kabul eder.” Bunalma, bir şeye hak kazanmış olmaya şahittir.
• Taklit bilgisi satış içindir. Bu bilgi sahibi, müşteri buldu mu, bilgisini güzelce satar. Fakat hakikat bilgisine müşteri ALLAH’tır. Bu bilgi sahibinin pazarı daima işler, daima parlar.
• Bak hele, ok uçuyor, yay gizli; canlar ortada da, canlara can olan gizli.
• ALLAH sevgisi müthiş bir iksirdir; inkârcıyı bir anda Mü’min yapar, Mü’mini bir anda arif edip irfan mertebesine çıkarır.
• ALLAH sevgisi olan kalpten, şek ve şüphe silinir, yerine tam bir iman gelir.
• ALLAH’ın “asıl sevgili” olduğu yerde başkasına yer kalmaz: “Gönlünün içindeki ve dışındaki hep O’dur. Tenimdeki can, damar ve kan hep O’dur. Artık o yere küfür ve iman nasıl sığar? Keyfiyetsiz olan benim vücudum hep O’dur.”
• Yazı yazan eli görmeyen, hareket etmekte olan kalem yazdı sanır.
• Sen beşeri vasıflardan fani oldun mu, o vakit ALLAH’ın sırlar denizi seni baş üstünde tutar.
MUHAMMED B. ULA (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. ? ; ?)
• Kim ALLAH’ı severse kendisinin hiç kimse tarafından bilinmesini istemez.
MUHYİDDİN İBN ARABİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1165 – Ö. 1240; Mutasavvıf)
• Namaz da bir zikirdir. Miraca gitmektir. İbadet bundan dolayı farzdır. ”Farz” demek mecburi demek değildir. Hakk’a yanaşmak için muhakkak şarttır. Hakk’a yanaşmanın edebidir, usulüdür; bunsuz olmaz demektir.
• Hakikatte Arş ve Beytullâh, ALLAH’ı bilen arifin kalbidir.
• Hakkın Rahmeti bizim günahlarımızdan büyüktür.
NECİP FAZIL KISAKÜREK (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 1904 – Ö. 1983; Edebiyatçı, şair, yazar)
• Bir “Var”dan gelen bunca varlık bir “Yok”a nasıl sığar?
• Bazıları Ben ALLAH’ı severim; O’ndan korkmam! der. Bilmez ki korku, sevginin ta merkezine yerleştirilmiştir. Sevgi korkunçtur. Dağın tepesini seven, uçurumundan nasıl korkmaz!..
NESEFİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 988 – Ö. 1085; İslam alimi ve mutasavvıf)
• Gözünün gördüğü nimetleri senden esirgemeyeni nasıl sevmezsin? Yine O’na uymadığın halde, O’nu sevdiğini nasıl iddia edersin?
PAUL REYNAUD (D. 1878 – Ö. 1966; Fransız siyasetçi)
• Eğer bir tarafta ALLAH’ı bulmayı ümit ediyorsak, O’nu, sonsuzluğunun var olduğu yerde, yani benliğimizin derinliklerinde aramak gerek.
QUINTUS CAECILIUS (D. MÖ 130 – Ö. MÖ 63; Romalı devlet adamı.)
• ALLAH’ın, her şeyin üstündeki varlığını kabul etmeyenler, ya delidirler veya hayat tecrübeleri yoktur.
RABİATÜL ADEVİYYE (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 752 – Ö. 801; Mutasavvife)
• Kul, Yüce ALLAH’ın sevgisini tattığı zaman, ALLAH o kulunun kusurlarını kendisine gösterir. Böylece o, başkalarının kusurlarını göremez olur.
• Marifetin alameti, her an Yüce ALLAH’ı hatırlamaktır.
• Her nesnenin bir meyvesi vardır. Marifetin meyvesi Hak Teâla’ya yönelmektir.
RABINDRANATH TAGORE (D. 1861 – Ö. 1941; Hintli düşünür, şair)
• ALLAH’ın büyük kudreti, hafifçe esen rüzgârdadır, fırtınada değil.
RALPH WALDO EMERSON (D. 1803 – Ö. 1882; Amerikalı düşünür, yazar)
• Gördüklerim, görmediğim Yaratıcının varlığına inanmaya beni mecbur ediyor.
RENE DESCARTES (D. 1596 – Ö. 1650; Fransız matematikçi, bilim adamı ve filozof)
• ALLAH’ın varlığı, bir hakikati ifade eden geometrik teorilerden daha hakikidir.
• Var olan bir şeyin, yok olandan gelmesi imkânsızdır.
• ALLAH’ın bilgisinin mükemmel olması ve O’nun aldanmaz ve aldatmaz olması inancı, vahyin temelini oluşturur.
• Aldatmaz olduğu için de ALLAH’ın bildirdiği doğrudur.
• Hakikatte ancak ve yalnız ALLAH’tır ki tam olarak bilgedir, yani her şeyin hakikati hakkında tam bilgisi vardır.
• ALLAH’ın varoluşunu inkâr etmek, iki kere ikinin dört ettiğini inkâr etmek gibidir.
ROGER BACON (D. 1220 – Ö. 1292; İngiliz filozofu)
• Yeryüzünde hiçbir tabiat bilgini yoktur ki, bir sivrisineğin hakikatini bütünüyle öğrensin. Her şey hakkında bilgi sahibi olsun. ALLAH’ın Zatını araştırmayı bir yana bırakarak sadece bunu bilse kâfidir.
• ALLAH’ı inkâr etmek insanlığın asaletini inkâr etmek olur.
ROGER GARAUDY (D. 1913 – Ö. 2012; Fransız düşünür)
• Önemli olan bir adamın imanı hakkında ne söylediği değil, bu imanın onu ne yaptığı, ne hâle getirdiğidir.
SAİD B. AMİR (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 641; Ünlü bir sahabi)
• İnsanlar hakkında ALLAH’tan kork. Fakat ALLAH hakkında insanlardan korkma.
SALİH BİN BEŞİR EL MÜRRİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 792; İslam alimi)
• Yüce ALLAH’ın sana istediğin şekilde lütuf ve ihsanda bulunmasını istiyorsan, O’nun kullarına O’nun istediği gibi davranman lazımdır.
SOCRATES (D. MÖ 469 – Ö. MÖ 399; Antik Yunan filozofu)
• ALLAH’a en yakın olanlar, en çok yetinmesini bilenlerdir.
• Kâinatta tesadüfe tesadüf etmek imkânsızdır.
ST. AUGUSTINE (D. 354 – Ö. 430; hıristiyan düşünür)
• İman etmek, görünmeyene inanmaktır. Mükâfatı ise görünmeyeni görmektir.
ŞAKİK-İ BELHİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 790; Mutasavvıf)
• ALLAH kendisine itaat edenleri ölümlerinde diri kıldı, kendisine asi olanları da hayatlarında ölü kıldı.
ŞEYH ABDULLAH BİN MUHAMMED ER-RAZİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 964; Mutasavvıf)
• Dünya dedikleri, senin ile ALLAH arasında perdeden ibarettir.
ŞEYH ALİ BİN BÜNDAR SAYRAFİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 969/70; Mutasavvıf)
• İnsanlar Cenab-ı Hakk’ı yersiz arzu ve kaprisleriyle ve kolaylıkla bulmak isterler. Böyle kişiler Hakk’ı bulamazlar. Hakk’ı bulmak ancak iki âlemi gönülden çıkarmak ile mümkündür.
ŞEYH BÜNDAR BİN HÜSEYİN ŞİRAZİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 964; Mutasavvıf)
• Dünya sevgisi bir kalbe girdiği zaman, o kalbi ALLAH’ü teâlâya ibadet etmekten alıkoyar.
• ALLAH’u Teâlâ’dan başka her şeyi terk etmeyen, O’na tam kavuşamaz.
ŞEYH EBU ABDİLLAH ET TERUGİDİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. ?; Mutasavvıf)
• Cenab-ı Hakk, kendisine yaklaşmak isteyen kullarından birine, Kendi marifetinden bir miktar verir. O marifet kadar da, onun üzerine bir bela musallat eder. Ta ki o kul, Hakk’ın kendisine verdiği marifetin kuvvetiyle o belayı götürsün!
ŞEYH EBU ALİ HAYRAN (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. ?; Mutasavvıf)
• İnsan ne zaman bir şeye bağlanıp dayansa, onun aklı uyur. Gönül uyanık olursa, Bir şeye bağlanır. Başka hiçbir şeye bağlanmaz.
ŞEYH EBU ALİ SEKAFİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 939; Mutasavvıf)
• Hakk’ı bilmek, bilgisizlikten kurtulup gönlün dirilmesi, karanlıktan kurtulup gözün nurlanmasıdır.
ŞEYH EBU BEKR-İ TAMESTANİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. ?; Mutasavvıf)
• Kişinin nefsinden uzaklaşması büyük bir nimettir. Zira ALLAH ile senin aranda, nefsinden büyük perde yoktur. Fakat kişinin nefsinden kendi kendisinin kurtulması mümkün değildir. Nefisten kurtulmak irade ve sohbet iledir.
ŞEYH EBU İSMAİL ABDULLAH EL-ENSARİ EL- HEREVİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. ?; Mutasavvıf)
• Marifetin hakikatinden söz söylemek hayrettir. Zira hakikatin hakkını Kendisinden başka kimse bilemez. Yaratılmışların hepsi aciz ve şaşkındır. Ve O, kendi fazilet ve kereminden, kulunun aczini, Kendi hakkında marifetten kabul eder. Hak Taâlâ şöyle buyurur: “Kulların ilmi ise bunu asla kavrayamaz.” (20/Tâhâ:110). Şu kadarını bilirsin ki, ferd ve vâhid olan ALLAH O’dur ve O benzersizdir.
• O’nu, O’ndan başkasıyla ve kelâmından başka bir şeyle bilmek mümkün değildir. O’nu Kur’ân ve Sünnet ile bildiğinde, O’nu yine O’nunla bilmiş olursun.
ŞEYH EBU YAKUB-I NEHRECURİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. 941; Mutasavvıf)
• İnsanlardan Hakk’ı en fazla bilen, hayreti en çok olandır.
ŞEYH EBU YEZİD-İ BESTAMİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 777 – Ö. 848; Mutasavvıf)
• Hakk’a varlık ile erişilmez, yokluk ile erişmek gerekir.
ŞEYH EBU’L HÜSEYİN BİN HİND EL FARİSİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. ? – Ö. ?; Mutasavvıf)
• Hak Teâlâ bir kişiye yakınlık döşeğini ihsan ederse, o kimseyi her türlü hal ve tavırlardan hoşnut ve razı eder. Zira yakınlık döşeğinin üzerinde rızasızlık ve hoşnutsuzluk olmaz.
THOMAS EDISON (D. 1847 – Ö. 1931; Amerikalı mucit, bilim adamı)
• Uzun yıllar bir şeyler bulmak için uğraşıyorum. Kazandığım tecrübeler bana gösterdi ki, ALLAH yarattığı her problemin çözümünü de yaratmıştır.
VEHB BİN MÜNEBBİH (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 645 – Ö. 741; İslam alimi, mutasavvıf)
• Toplulukları idare edenler, adaletten ayrılıp zulüm ve haksızlık yaptıkları zaman, ALLAH o ülkenin bereketini azaltır. Her şeyde bir noksanlık ve darlık baş gösterir.
VINCENT VAN GOGH (D. 1853 – Ö. 1890; Hollandalı ressam)
• Korkunç bir ihtiyaç duyuyorum… O sözcüğü açıklasam mı?.. “Din” sözcüğünü… İşte o zaman, geceleyin yıldızları boyamaya gidiyorum.
WILLIAM HARVEY (D. 1578 – Ö. 1657; İngiliz tıp doktoru)
• Doğa ALLAH’ın yazdığı bir kitaptır.
WYSTAN HUGH AUDEN (D. 1907 – Ö. 1973; Amerikalı şair ve edebiyat eleştirmeni)
• Bir şeye halâ inanmakla, yeniden inanmaya başlamak arasında çok büyük bir fark vardır.
XVI. BENEDICTUS (D. 1927 - … ; Alman asıllı Papa)
• Hayır! ALLAH olmadan hiçbir şey iyi gidemez.
ZÜNNUN EL-MISRİ (ALLAH O’NDAN RAZI OLSUN) (D. 796 – Ö. 860; Mutasavvıf)
• Marifete şu fikir ile erişilir: Kâinatın tüm mahlûklarının süregelen hareketine bakmalı ve ALLAH bunları ne güzel yaratmış, ne güzel yönetiyor diye düşünmelisin.
• Yüce ALLAH’ın Zat’ını bilmeye çalışmak, cehalettir.